Merhaba değerli A7Xseverler. Gelin sizinle belki de bugün Avenged Sevenfold'u duyabilmiş olmamızı sağlayan albümü inceleyelim. Amacım her ne kadar albümü tanıtmak olsa da sıkılmamanız için tek nefeste okuyup bitirmenizi sağlayacağımdan emin olabilirsiniz.
City of Evil, Avenged Sevenfold'un üçüncü stüdyo albümüdür. 6 Haziran 2005 yılında Warner Bros aracılığıyla yayınlanmıştır. Daha fazla scream vokal, daha yüksek bpm davullar, daha duygusal sololar... M.Shadows'un aylarca vokal koçu Ron Anderson ile çalıştığı belirtiliyor ki aynı koç GnR'nin eşsiz sesi Axl Rose ve Soundgarden ile Audioslave'den aşina olduğumuz leziz Chris Cornell'in de eğitmenliğini yapmış birisi.
City of Evil 1.500.000 ABD satışı ve 2.500.000 dünya satışı ile yüksek başarılı bir albüm. Bat Country ile Billboard Hot Mainstream Rock Tracks No.2,Billboard Modern Tracs No.6 ve MTV No.1 sıralamalarına erişen grup Blinded in Chains şarkısıyla Need for Speed Most Wanted soundtrackleri arasında yer aldı.
Birtakım koro yardımları ve bol bol çello ile keman kullanılan; Papa Gates'in harika mirasından faydalanılan (parmaklarını mı yoksa Brian'ı mı kast ettiğimi asla bilemeyeceksiniz) bu eşsiz albümde internetten okuyabileceğiniz bilgilerin sonuna geldik. Gelelim benim naçizane yorumlarım ile pek objektif olamayacağım Synyster Gates düşüncelerime...
1.BAT COUNTRY
Albümde en sevdiğim parçalar arasında olan bu şarkıda hem clean hem de kısmen scream kullanıldığı için ani duygu değişimleri yaşayabilirsiniz. Avenged Sevenfoldun muhtemelen bizlere bu kadar ulaşabilmesinde en büyük emeğe sahip olan şarkı olduğu için ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Şarkının sizde motorunuza atlayıp ufak bir yeraltı turu yapma hissi uyandırması normal, güzelinden metalcore tonları ile lezzetli bir hale bürünmüş.Kafanızla ritim tutmadan şarkıyı dinleyebilmek bir hayli zor iken nakaratta iki kez dik dört kere yatay sallayarak kaçırmadan eşlik edebilirsiniz. En sevdiğim soloya sahip şarkı tremolo pickingleriyle bolca dudağınızı yalatıyor. Afiyet olsun. (Solonun gitar dersi Zacky ve Brian tarafından çekilmiş olup, Youtube ile hizmetinize sunulmuştur, yukarıdaki ikonik görsel ise o videodan :p)
2.M.I.A.
Hem kudretli hem olabildiğince yıkık hissettiren bir parça olduğunu kabullenmek gerekir. Girişte çömelip ağlama moduna girmişken bir anda Synyster Gates gitarıyla kafanıza vuruyor ve asker selamı vermeye başlıyorsunuz. Şarkıya Matt gibi eşlik etmeye çalışmayın çünkü iki üç denemeden sonra diğer gün konuşma yetinizi kaybedebilirsiniz. Solosunda ise bazen kulağınız takip edemeyecek beyniniz ise algılayamayacak çünkü ses kartı yakacak düzeyde kusursuz dokunulmuş tellere... Solodan önceki üçüncü verse'de ise Zacky sizi soloya hazırlamak için usulca penasını yukarı doğru kaydırıyor. Şarkının sonunda ise Matt kulağınıza nakaratı fısıldıyor ve sizi yeterince üzgün bir akustik soloyla baş başa bırakıyor. Verdiği hissiyatı ise Danger Line hariç bir daha alamadığımı üzülerek söylemek isterim.
3.Sidewinder
Şarkıyı dinlemeye başladığınız andan itibaren sekiz dokuz farklı düşünceye geçmiş olabilir, başladığınız yeri unutabilirsiniz. Durmadan farklı rifflerin kullanılması, Brian'ın bi vokale bi Zacky'ye eşlik etmesi de kafanızı karıştıran unsurlardan. Akustik parta geçtiğinizde ise başınızı elleriniz arasına alıp düşünmeye başlayabilirsiniz. Yapmayacak mısınız, şarkı yaptırıyor başka çok bir şansınız yok. Şarkı akustik partıyla güzelce kıvama getirip iyice mayıştırdıktan sonra Papa Gates o hünerli parmaklarıyla ve oğluyla akustik bir solo çalmaya başlayacak. Kemerlerinizi bağlamanızı ve aptalca bir hareket yapmamanızı öneririm çünkü ilk defa dinliyorsanız birazdan hayatınızın en güzel 58 saniyesini yaşayacaksınız. Gözlerinizi kapatın ve tadını çıkarın. Grubun bütün şarkılarını çok kez dinlemiş olmama rağmen hafızamdan silip tekrar dinlemek istediğim yer burası olurdu muhtemelen.
4.Seize the Day
Bir rivayete göre denilir ki seize the day dinlerken kimi düşünüyorsan ona aitsin. En beğendiğim sözlere sahip olan bu şarkıyı sözlerine iyice odaklanarak ve sindirerek dinlediğinizde hazımsızlık yapabilir çünkü çoğuna hazır olmayabilirsiniz.
Güzelce akustik gitarla giriş yapılmış devamında clean gitarla arpej çalarken karanlıklar içinden Zacky kafa sallayarak çıkıyor. Nakarat güzelce ilerlerken ve sözlerde taşlar yerine oturmuşken solo sizi hazırlıksız yakalıyor ve Synyster ağıdına başlıyor. Gerçekten de öngörülemez bir biçimde yapıyor bunu. Hatta hiçbir notada bir sonrakini tahmin edemiyorsunuz. Solonun sonunda harmonic notayı da masaya vurup gidiyorlar, "so what if i never hold u" diyip nakarata kadar karamsar bir bombardımana maruz bırakılıyoruz. Güzel bi outro solo geldiğinde ise kibarca yere bırakılırız zannediyoruz ama "silence you lost me, no chance for one more day" diyerek daha da üstümüze geliniyor. Biraz merhamet be kardeşim!
Gerçekten de düşündüğünüz zaman "what if there is no eternal life"...
En sevdiğim parçalar hakkındaki düşüncelerim bunlar ancak belirtmek isterim ki bu inceleme grubu hiç dinlemeyenleri City of Evil dinlemeye teşvik etmek için yapılmıştır.
Albümün kalanına gelirsek de Beast and the Harlot temasını en sevdiğim şarkı ve ayrıca modunuzu yüksek tutabilen rifflere sahip. Ek olarak cadılar bayramı konsept solosu da gerçekten zevkli. Thrashed and Scattered benim albümde en melodik sözlere sahip olduğunu düşündüğüm parça. Diğer parçalardaki koşarak nakarata veya soloya ulaşmaya çalışıyor hissi oluşmuyor çünkü tamamı duygusal bir temele sahip. The Wicked End bas gitar kullanımıyla enfes bir dinleme süreci sunuyor size. Betrayed Metalcore soundu hızlı riffler ve akustik partı ile albümün gereğini yetiren bir şarkı ancak duygusal sololar ile süslenmiş olması dinlenebilirliğini artırıyor. Burn It Down ve Strength of the World, soloları hariç dinlemediğim şarkılar kategorisinde, Strength of the World ayrıca albümde en sevmediğim şarkı konumunda. Outrosundaki senfoniyi saymazsak tabi, keşke tüm şarkıda kullanılmış olsaydı.
Kullanmış olabileceğim yanlış terimlerden veya yersiz değerlendirmelerden dolayı A7X profesörlerinden özür dilerim ancak belirtmek isterim ki amacımız matematik değil müzik... Herkese iyi dinlemeler ve bol humbuckerlı günler...
epik bir albüm