Dream Theater “A View from the Top of the World” ile yine, yeniden gündemde. Albüm, grubun başlattığı yolda ve yine aynı hızla, süreklilik kazanan seviyelere çıkıyor. Akıllara durgunluk veren riffler, teknik ustalık, duygusal sololar, dudak uçuklatan vokaller, John Petrucci ve Jordan Rudess arasındaki muhteşem dinamik...
A View from the Top of the World, ilk single olan ve bana göre albümün sunduğu her şeyin en öfkeli yansıması olan "The Alien" ile başlıyor. The Alien, ustalık işi bir 17/8'lik ölçüyle prog-metal severler için çılgın bir riff cenneti. Böyle olmasına rağmen parçada güzel nefesler de mevcut. Kaldı ki tartışmasız son yıllardaki en ağır DT parçası.
"Answering the Call" albümü ilk kez dinleyenler için büyük bir favori. Ağır olmasının yanı sıra güzel de bir melodiye sahip. Rudess ve Petrucci arasındaki ustalık ve teknik gerektiren uyumu bu parçada da görüyoruz. Etkileşimleri harika. Myung ve Mangini, yıkıcı bir ritim ve şarkı boyunca biz dinleyenlerin kafasını kurcalayan trafikle, aynı şekilde şarkıyı bitiriyorlar. Olay vokal, James LaBrie ise çok yönlü kanallarıyla vokal trafiğine güzel bir yön veriyor. Ve o adam, "mastering üstadı" Andy Sneap, saygılar da bu büyük dahiye..
Sadece albümdeki en unutulmaz melodilerden birine sahip olmakla kalmıyor "Invisible Monster", bir o kadar da pandemi teması işlenen bir parça. Benim de araştırdığım kadarıyla dinleyenlerin favori rifflerine ve sololarına yaşam olan bir eser.
"Sleeping Giant" da benim favori parçalarımdan biri. Tam bir 10 dakikalık prog-metal eseri olan bu parça, inanılmaz bir birikimle ortaya çıkan bir eser. Lirikal yönden de çoğumuzu ele geçiren karanlık duyguların davranışa yansımasını ele almış gibi .
Bu pasajda okura ve albümü dinleyenlere güzel bir Rush referansı vermek istiyorum. "Transcending Time". Prog-metalin ve Dream Theater'ın getirdiği o yoğun trafiğe güzel bir es olmuş. Biraz konsept dışı, bir o kadar da alakalı.
Bahsedeceğim bu parçada, dinleyenler 8 telli gitar kullanımının Dream Theater tarzında güzel bir sunumuyla karşılaşıyor. Şarkımızın adı "Awaken the Master". Altını çizmek istiyorum, kullanılan gitar 8 telli olabilir ama yakından takip edip, irdeleyerek dinleyenler de anlamıştır ki bu şarkı bir djent örneği değil arkadaşlar… Klasik Petrucci sound'unun sert bir örneği. Ezici rifflere yer verilmiş bir jet uçağı adeta. Ben albümü baştan sona iki kere dinledim ve şunu fark ettim, çok yoğun bir enstrümantal trafiğe tanık oluyoruz.
Tam bu noktada bu albümü sonlandırıyoruz. Son track ve albüme adını veren "A View from the Top of the World" bugüne kadarki en uzun Dream Theater imzası. Tabi ki genel düşüncelerin yanı sıra, bu şarkının örneğini grubun diğer albümlerinde de görmek mümkün. Güzel trafik ve uyumlu bir bas-klavye-davul ortaklığı ile albümü sonlandırmış büyük ustalar. Sonuç olarak prog-metal tarzına mesafeli yaklaşan biri olarak, bu albüm için başyapıt olan diğer DT albümlerine bir yenisinin daha eklendiğini söyleyebilirim ve yaklaşan, 2022 takviminde yer bulacak Dream Theater konseri için şimdiden yer ayırtmak istediğimi de sizlere aktarıyorum.
Albümü şimdi aşağıdan dinleyin;
Comments