top of page
  • Yazarın fotoğrafıYağmur Barçın Firik

Gelenekselden Modern Psikedeliğe: Sleepin Pillow'un Yolculuğu

Günümüzde hâlâ süregelen baklava-baklavakis ve cacık-tsatsiki tartışmaları devam ederken, size eski bir psychedelic rock grubu olan Yunan Sleepin Pillow’dan bahsetmek istiyorum. 2004 yılında Selanik'te kurulan bu altı kişilik grup, Nomik (vokal), Aisha Sama (bas), Rispa (gitar), Antoine (klavye), Nick Jacqueline (perküsyon) ve The Skinman (davul) üyelerinden oluşuyor. Dream Theater ile karşılaştırılan grup, geleneksel tınıları eserlerine entegre ederek diğer gruplardan ayrılıyor. Sleepin Pillow’u keşfetme hikayem ise oldukça sıradan eski bir dostumun gönderdiği YouTube linki sayesinde bu grupla tanıştım. O günden beri bu grup, dinlemekten ve keşfetmekten büyük zevk aldığım bir müzik kaynağına dönüştü.



2008 yılında yayımladıkları ilk albümleri Apples on Orange Tree, Yunan rock müziği camiasında büyük ses getirdi ve hala en iyi Yunan rock albümleri arasında sayılıyor. Bu albümde grup, psikedelik rock ile geleneksel Yunan müziği öğelerini ustaca bir araya getirdi. Albümün en dikkat çekici parçası olan “Black Sea”, Karadeniz’e ait tınılarla bezenmiş ezgileriyle öne çıkıyor. Gitar ve basların düşük frekanslı sesleri, derin bir yankı yaratırken; davul ve perküsyonlar şarkıya ritmik bir yoğunluk katıyor. Şarkının atmosferi, dinleyiciyi neredeyse hipnotik bir hale getirecek kadar yoğun ve sürükleyici. Müzikal yapısının yanı sıra lirik anlamda da derin bir anlatıya sahip olan bu parçada, Yunan Ortodoks değerleri şarkıya mistik bir hava katıyor. Bu doğu etkileri, “Black Sea”yi batı psikedelik rock müziği içerisinde benzersiz kılıyor ve bu şarkıyı Sleepin Pillow’un imza niteliğindeki eseri haline getiriyor.



2010 yılında çıkan ikinci albümleri Superman Blues, daha fazla elektronik unsur ve progressive rock etkileri taşıyan bir çalışma olarak nitelendirebilir. Karanlık atmosferi ve deneysel yaklaşımıyla dikkat çeken bu albüm, ilkine kıyasla daha trippy ve garage tarzında. Bu albüm, aynı zamanda Sleepin Pillow’un canlı performanslarını da geliştiren bir çalışma oldu. Albümün tınıları sayesinde grubun konserleri, Bristol sahnesine benzetilen post-rock estetiği taşıyan bir yapıya kavuştu. Bu albümdeki favori şarkım “Holy Monster”, canlı performansında bu estetiği en iyi şekilde yansıtıyor. Lirikal anlamda yine Yunan mistisizminden etkilenen grup, diğer folk rock gruplarını aksine anadillerinde değil ingilizce sözlerle bu etkiyi yansıtmaya devam ediyor. Albüm, modern psikedelik rock'u Yunan ve Doğu geleneksel müzikleriyle harmanlayarak, kendine özgü bir kimlik oluşturmayı başarıyor hem de evrensel bir şekilde.


Grubun en son albümü olan The Past is Already Here, benim favorim ve Sleepin Pillow'un müzikal evrimini en iyi yansıtan çalışmalardan biri. Bu albümde, grup psikedelik ve progresif rock öğelerini Yunan ve Doğu geleneksel müzikleriyle harmanlamaya devam ediyor. Albümün atmosferi mistik ve nostaljik bir hava taşıyor, bu da dinleyiciyi zamanın ötesinde bir yolculuğa çıkarıyor. The Past is Already Here albümündeki şarkılar, zamansız bir hikâye anlatıcılığı ve büyüleyici bir melankoli ile dolu. Grubun vokal tarzı, zaman zaman fısıldayan, zaman zaman ise yoğun duygularla dolu bir şekilde çığlık atan tonlarla albüme mistik ve rüya gibi bir nitelik katıyor. Albümün dikkat çekici temalarından biri, geçmişin sürekli olarak mevcut olduğu fikrini işliyor. Bu tema, hem liriklerde hem de müzikal yapılarda kendini gösteriyor ve albümün adında da belirgin bir şekilde ifade ediliyor. Müzikal olarak albüm, ağır bas riffleri, doğu enstrümanları ve hipnotik davul ritimleriyle dikkat çekiyor. Synth ve gitar katmanları, albümün geniş ve büyüleyici ses manzarasını oluştururken, lirik temaların bu albümde diğerlerine göre daha ön planda olduğunu düşünüyorum.



Sleepin Pillow, modern psychedelic rock'u Yunan ve Doğu geleneksel müzikleriyle harmanlayarak, müzikal bir kimlik oluşturmayı başaran, eşsiz bir grup olarak müzikseverlerin karşısına çıkıyor. Grubun müzikal evrimi, ilk albümlerinden bu yana gelişen ve derinleşen bir yolculuğun izleri her anlamda görülebilir bir yere sahip.  Dinleyicilerine sadece bir müzik deneyimi sunmakla kalmayan grup aynı zamanda onları kültürel bir yolculuğa da çıkarıyor. Bu yüzden grup, sadece Yunan rock sahnesinin değil, aynı zamanda dünya müziğinin de önemli bir parçası olarak değerlendirilmeyi hak ediyor.

0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page