Uzun bir sessizliğin ardından tekrar sahnelere ve müziğe geri dönen, kısa süre içinde kendilerinden söz ettiren ve hayran kitlesi toplayan grunge/punk grubu Zaman ile ilk röportajlarını yaptık. İyi okumalar!
Kendinizi ve grubu tanıtır mısınız?
Tuan: Ben Tuan. Gitar ve vokal yapıyorum... Genelde.
Oğuz: Oğuz ben. Bass ve geri vokal yapıyorum.
Ata: Ben Ata. Gruba yeni girdim gitarist olarak.
Emir: Ben Emir, ben de bateri çalıyorum.
Oğuz (Emir'e): Altı aydır bu gruptasın.
Tuan: Harbiden.
Oğuz: Daha fazla oldu galiba.
Ata, sen ne zamandır gruptasın?
Ata: Ben gireli birkaç hafta oldu, yeni daha. Beraber prova yapıyoruz, alışmaya çalışıyorum.
Oğuz: Ama tanışıyorduk uzun süredir, çok yakın arkadaşız. Bir buçuk, iki yıldır tanışıyoruz ama hemen çok yakın arkadaş olduk.
Dördünüz nasıl tanıştınız? Daha doğrusu ilk başta üçünüz nasıl tanıştınız ve grubu nasıl ortaya çıkardınız?
Oğuz: Başta farklı bir davulcumuz vardı, Emir ile sonradan çalışmaya başladık. Ben pandemi döneminde İstanbul'a geldim. İstanbul'da grup kurmak istiyordum zaten, fikirlerim ve birkaç parçam vardı. Tuan ile de internetten tanışıyorduk ve aslında birbirimizi çok sevmiyorduk, arkadaş değildik yani. Ama o dönem İstanbul'da olan ve yaptığı işleri beğendiğim Tuan vardı, ona yazdım, "Hadi beraber grup kuralım," diye. Sonra ilk davulcumuz Mert ile tanıştık. Zaman o şekilde başladı. Daha sonra ikinci albüme çalışmaya başladığımızda Emir ile çalışmaya başladık. Sonra da Ata geldi zaten, öyle devam ediyoruz.
Emir ile tanışma hikâyeniz nasıl?
(Gülüşmeler)
Oğuz: Emir başka bir grupta çalıyordu The Golden Shore diye. Biz onların konserine gitmiştik. Tuan yoktu gerçi bir tek ben gitmiştim konsere. Emir aşırı sarhoştu, biz burada Kadıköy havuzdaydık, eğleniyorduk boş yaparken Emir'le konuştuk, çok sevdik, bayağı komikti. Onu alıp bizim stüdyoya götürdük. Öyle kanka olduk sonra zaten.
Emir: Oradan başladık öyle, aynen.
Tuan: Sonrasında da Emir'in bir diğer grubu olan Make Mama Proud ile beraber turneye gittik, Eskişehir ve Ankara olmak üzere. O konserde, Eskişehir'den sonra Deniz (Make Mama Proud gitaristi), ben ve Emir bara oturmaya gittik ve "Kanka Emir bundan sonra bizimle çalacak sen kabul etsen de etmesen de," dedim ve Deniz de "Hayır," dedi. Biz de MMP'yi içten çökerttik ve Emir'i bizim gruba aldık. (Gülüşmeler)
Ata ile nasıl tanıştınız peki?
Ata: Ben Microbrew diye bir grupta çalıyordum, Yiğit Kaan ile beraber. Zaten o da kardeş grup sorry nobody'de, hala beraber çalışıyoruz. Zaman ile beraber konser verdik, o gün iyice yakınlaştık, beraber takılmaya başladık. Müzik haricinde de çok yakınız zaten sürekli buluşup görüşüyoruz. Gitaristlere ihtiyacı oldu, ben hem yakın bir zihniyetim gruba, yeni biriyle uğraşmak zorunda kalmıyorlar. Gitar çalışım da uygun görülünce gruba girdim.
Hayırlı olsun.
Ata: Teşekkür ederim.
Tuan: Bu arada Microbrew da dağıldı.
O da mı dağıldı?
Oğuz: Onu da Ata'yı almak için dağıttık işte.
Tuan: Grup arkadaşlarınızı bizden koruyun. (Gülüşmeler)
Müziğe nasıl başladınız? Grubu kurmaya nasıl karar verdiniz?
Tuan: Ben ilk başta Silivri'de oturuyordum, orada yapacak çok bir şey yok, oradaki insanların çoğu da benimle arkadaş olamayacak insanlar. (Gülüşmeler) Kafa yapısından ötürü uymadığım insanlardı. Ben de evde oturup bir şeyler yapmayı daha çok seviyordum. İlk başta şiir falan yazıyordum, sonra dedim ki şiir çok sıkıcı, bari şarkı yazayım. Öyle başladım.
Oğuz: Ben, başta klasik müzik yapıyordum. Orkestrada çaldım birkaç sene, biraz piyano çaldım. Orada kontrbas çalıyordum. Üniversiteye geçtiğimde kontrbas alacak param yoktu, ben de bas gitar çalmaya başladım. Rock müzik ile de öyle içli dışlı oldum. Bir süre sonra da ben de ufak tefek bir şeyler yazmaya başladım. Sonra Tuan ile tanıştım.
Ata: Aslında Oğuz hariç hepimiz metal kökenliyiz. Metalle başladık hepimiz.
Oğuz: Ben klasik ile başladım ama ondan önce Sagopa dinliyordum. Çok altyapım yoktu klasik yaparken de.
Klasik müzikten şu an yaptığınız müziğe geçiş yapmış olmak nasıl hissettirdi?
Oğuz: Aslında daha geniş çaplı baktığımı düşündüm, çünkü kültürün içinde olanlar bazen kendilerini ağırdan satıyorlar. Bence scene'deki çoğu insan çok yetenekli ama sadece yapabilecekleri şeyi yapmadıklarını düşünüyorum çoğu zaman. Yapan çok var, çok da iyi müzisyenler var ama... O açıdan garip hissettirdi, bunu ben yapıyordum, ve oldu. Denedim sadece. Bilmesem de oldu. Her türlü kendi kabuğundan çıkıp bir gaza gelmek gerekiyor.
Tuan: Doğru kişilerle olmak gerekiyor bence. Çünkü grubun başındaki halimizle şu anki halimize hem kişilik olarak, hem de müzisyen olarak çok şey kattı. Şu son bir buçuk senede tanıştığım insanların, yakın olduklarım, hepsi gerçekten iyi müzisyen dediğim insanlar. Belki teknik olarak değiller ama en azından müziğe bakış açıları ve müziği yapmak olarak bakış açıları tam aradığım orijinallikte.
Oğuz: Olay zaten işi yaparken iyi arkadaşlıklar edinmek ve o iyi arkadaşlıklar çok güzel projelere dönüşüyor.
Emir, sen müziğe nasıl başladın?
Emir: Ben ortaokulda perküsyon çalıyordum, bongo falan. Metal dinliyordum ben de. Sonra ilk grubum The Golden Shore'la birlikte konser vermeye başladım, önceden Türkçe şarkılar coverlıyorduk. Daha sonrasında Tuan'ı ilk tanıdım herhalde, beraber turneye çıktık. Sonra baktık hem kafamız uyuşuyor hem de müzisyenlik olarak herkesin bakış açısı aynı şekilde, ortak bir şey çıkarmak da önemli. Öyle olunca dinamik tuttu, bir şeyler deniyoruz şu anda.
Ata: Ben de liseden beri gitar çalıyordum, arkadaşlarımın gazıyla başladım. Aslında çok ilginç bir hikâyesi yok yani, zaten küçüklüğümden beri Red Hot Chili Peppers gibi grupları dinlediğim için hep bir ukdeydi içimde. Arkadaşlarımı görüyordum, gitar çalıyorlardı. "Onlar çalıyorsa ben niye çalmayayım?" dedim ve öyle başladım, her çocuk gibi.
Ailelerinizde bir müzik altyapısı var mı?
Ata: Yok. Radikal İslamcı.
(Gülüşmeler)
Oğuz: Benim de ailem radikal İslamcı.
Tuan: Benim ailemde de yok.
Emir: Bende de yok.
Grubun ismi nasıl ortaya çıktı, bir anlamı var mı?
Tuan: Biz Oğuz'la bir şeylere isim bulma konusunda çok çok kötüydük. Daha önceki isimler Zaman'dan daha kötüydü ve en son uğraşmayalım ve Zaman olsun dedik. Ya aslında, amaç havalı isim bulmaktı çünkü Türkçe isim bulmak gerçekten çok zor. Biz de dedik ki," bir şey olmadan isim bulamayacağız sanırım" ve "şu anda dertlerimizin en büyük sorunu ne? Bizi en çok sıkıntıya sokan şey ne?" diye sorduk. Tabii o zamanlar dolar 18 lira değildi, tek sorun zamandı, hiçbir şeye vakit bulamıyorduk, o yüzden Zaman koyalım dedik.
Hiç "ya Zaman nasıl bir isim arkadaş?" dediğiniz oluyor mu?
Tuan: Her zaman. (Gülüşmeler) Biraz da seviyorum aslında, kötü bir isim değil bence güzel bir isim.
Oğuz: Benim oluyordu. Havalı gelmiyordu, ama sonra düşündüm ve çok da bir öneminin olmadığını fark ettim çünkü insanlar buna rağmen dinliyorlar. Kimse de aslında çok muhabbetini yapmadı. Düz bir kelime yani.
Düşündüğünde Duman da öyle mesela.
Oğuz: Bunu da düşündük, ağıza düzgün gelsin. Duman söylemesi kolay, kısa ve akılda kalıcı olduğu için. Çok iyiler zaten o yüzden diyoruz da, çok iyi de bir isim bence. Zaman da biraz öyle, kelime sadece.
Türkiye'de alternatif müzik camiasında kendinizi önemli veya eşsiz bir grup olarak görüyor musunuz?
Ata: Yani buna hayır desek... (Gülüşmeler) Hayır diyebiliriz bence.
Ne düşünüyorsunuz bu konuda? Bir yeriniz var mı camiada?
Tuan: Yer edinmeye çalışıyoruz. Yer edinmek biraz zor çünkü ister istemez kutuplaşma oluyor. Çünkü bu çok doğal bir şey; okulda da böyledir, ofiste de böyledir. Tanımadığın insanları çok sevmezsin çünkü kimin ne olacağını bilmezsin gibi bir durum var. Tanıştıkça çok sevmediğim insan olmadı scene'de ama herkes aslında birbirine biraz yabancı, çünkü aslında herkes bunu her ne kadar sanat ve eğlenmek için yapıyor olsa da bunu sonuçta herkes kendi işi gibi de görüyor çünkü çoğu kişi bunu yaparak zevk alıyor. İnsan zevk alarak yaptığı işi sever ve buna emek verir. Onun dışında... Çok da önemli değiliz yani.
Emir: Herkes benzer şeyleri yapmaya çalışıyor aslında, herkesin derdi bir noktada aynı. Bizim tek avantajımız hepimizin kafası birbirine daha yakın, arkadaşlığımız da olduğu sürece grup dinamiği bir şekilde sürüyor.
Oğuz: Uyumluyuz sadece, farklı değiliz.
Yazdığınız şarkıların altında bir hikâye oluyor mu yoksa kulağa güzel geldiği için mi o şekilde yazmaya yöneliyorsunuz?
Tuan: Aslında ben yaşamadığım şeyi anlatmayı ve kullanmayı sevmiyorum şarkılarda ama bazen çok anlamı olmayan şeyler de oluyor. Genel olarak mesela bir cümlede veya bir kelimede bile bir anlam yoksa bile şarkı bütünlüğünde kesinlikle oluyor çünkü zaten içimden gelmezse bir şey yazamıyorum.
Ata: Ben mesela Bulantı albümünde yer almadım, herhangi bir şekilde de tanışmıyorduk o dönem ve ben bugün Bulantı'yı dinlediğimde yaşanmışlıkları hissedebiliyorum, Tuan'ın yaşadıklarını, Oğuz'un yaşadıklarını da öyle; çalarken de, dinlerken de.
Hikâyesini anlatmak istediğiniz bir şarkı var mı?
Tuan: Aslında bir tane var; Yol Sonuna Kadar Dans Et, çok severim o şarkıyı, ve gerçekten çok özür diliyorum o şarkıdan. Aslında Bulantı albümündeki yazılmış ilk şarkı oydu ve albümün ismi de Yol Sonuna Kadar Dans Et olacaktı, ona göre plan yapmıştık.
Oğuz: Artwork'ü bile ona göre başladı.
Tuan: Sonra diğer şarkıları yazınca götümüz kalktı ve şarkıyı hiç umursamadık, çok kötü kaydedildi. O şarkıyı, Kadıköy'de "yol boyunca" diye bir tabela vardı, birisi altına "dans et" yazmıştı. Benim de o esnada kulaklığım yoktu ve "yol sonuna kadar, yol sonuna kadar..." diye mırıldanmaya başladım, "yol boyunca dans et" oturmadığı için "yol sonuna kadar dans et" diye çevirdim. Aslında tabelaya yazdım yani bu şarkıyı.
(Gülüşmeler)
Müziğinizi yazarken veya grubu kurarken ilham aldığınız sanatçılar var mıydı, ya da şu anda da var mı?
Tuan: Vardı. Çok fazla vardı.
Oğuz: Bir sürü var, herkesin dinlediği gruplar aslında. Bir kere Nirvana kesinlikle. Duman var, Türkiye'den. Ben Kilink'i çok severdim, o olabilir. Descendents çok dinliyordum grubu ilk kurduğumuz dönem. Rancid çok dinliyordum.
Ata: Baba gruplar haricinde daha yeniler var; Turnstile olsun, Title Fight olsun. Hepimiz midwest emo vesaire dinliyoruz. Hardcore grupları da var, sonuçta sert bir soundumuz var. Hepimiz metal veya metalcore falan da dinliyoruz.
Emir: Benim de hem benzer, hem de çok değişiyor. Çünkü hepimiz çok farklı şeyler dinliyoruz aslında, fakat ortak noktalarımız aynı müzikte.
Ata: Mesela günlük hayatta rap dinliyorum sadece, ama Zaman'da çalıyorum. Böyle bir şey işte. Biz böyle farklı farklı şeyler dinliyoruz.
Oğuz: Ben anime müzikleri dinliyorum onun dışında.
Tuan: Benim son bir sene içerisinde top 3 sanatçım Lvbel C5, Uzi ve... Üçüncüsü kim bilmiyorum. Zaman olabilir. (Gülüşmeler) Bu arada bunu burada ilk defa söyleyeceğim, mesela herkes Spotify chartlarını bir kere paylaşıyor ya her sene, maalesef ben paylaşamıyorum çünkü çoğu zaman Zaman şarkıları oluyor. Açıp dinlemiyorum gerçekten ama ilk paylaştığım zaman çok dinliyordum. Çünkü, insanlara saçma gelebilir ama ben bir şarkıyı yapıyorsam zaten dinlemek isteyeceğim şarkıyı yaparım. O yüzden dinliyordum kendi şarkımı ilk çıktığında. Mesela bir şarkı geliyor aklıma, "keşke böyle bir şarkı olsa da dinlesem," diyorum, ama yok. O yüzden yazıyorum.
Yakın zamanda single veya albüm geliyor mu? Var mı planlarınız?
Emir: Planlar var aslında ama daha kayıtlar başlamadı, arkaplanda şarkıları yaptık sadece.
Oğuz: 30 Mart'ta konserimiz var Karga'da. Ondan sonra ilk yeni single'ın çalışmalarına başlıyoruz aslında, davullarını kaydedeceğiz hemen. Sonra da zaten geri kalan her şeyi kendimiz kaydetmeyi düşünüyoruz. Arkadaşımız var Kaan, ses mühendisi, o bize demolarımızı kaydederken yardımcı olacak. Belki orijinal kayıtları da onunla kaydedebiliriz. Hatta muhtemelen öyle olur. Onun dışında sorry nobody ile, kardeş grubumuzla, birkaç şarkı hazırlamaya çalışıyoruz belki onlarla bir EP gelebilir ama önce kendimiz grupla yapacağımız şeyleri yayınlamak istiyoruz.
Sound olarak bir değişikliğe girmeyi düşünüyor musunuz?
Tuan: Düşünüyoruz, hatta ilk başta bizi bir düşündürüyordu. Çünkü bizi dinleyen sabit bir kitle oldu ve acaba bu yeni işleri beğenirler mi beğenmezler mi diye bayağı tribe girdik. Ama sonra dedik ki sırf dinlesinler diye eskisinin aynısını yapmayacağız, dinlemeyeceklerse de kimse dinlemesin. Sonuçta Bulantı'yı yazdığımız zaman farklı şeyler hissediyordum, şu anda farklı şeyler hissediyorum. Aynısını ve benzerini şu anda yapmayacağım sanırım. Tabii ki çok aşırı farklı bir şey olmayacak ama yine de matematiksel olarak daha farklı, sound seçimi olarak daha farklı bir... yapım geliyor.
Ata: Daha modern ve dinamik diyebiliriz.
Oğuz: Aynen. Bir de, Tuan ve kendim için konuşuyorum, yolda öğrendiğimiz şeyleri de göstermek istiyoruz. Albümü çıkardığımızdan beri bir sürü şey öğrendik, bir sürü müzisyenle tanıştık ve bize çok şey öğrettiler, Ata ve Emir de dâhil buna. Onları da göstermek istiyoruz açıkçası. Bu yüzden de farklı olacak biraz.
Şu anki soundunuzdan tatmin olmama durumu mu var yoksa kitle değişiminden ötürü mü böyle yapmayı düşünüyorsunuz?
Oğuz: Kendimizde tatmin olmama durumu var gibi daha çok. Çünkü aynı şeyi yapacak olsak o tatmin etmezdi bizi muhtemelen, o yüzden farklı bir şey yapmak istiyoruz, tatmin olmak için.
Dinleyici kitlesinde de değişiklik olacak gibi bununla beraber.
Oğuz: Muhtemelen, biraz.
Tuan: Bir de, Bulantı ilk çıktığında annem dinledi ve çok üzüldü, ben de annemi bu kadar üzmek istemiyorum bir daha, o yüzden.
Türkiye alternatif müzik camiasında kendinize yakın gördüğünüz sanatçılar var mı? Dostluk, yakınlık açısından olur, sound açısından olur...
Tuan: Var. Scene'den dinlediğimiz ve beğendiğimiz gruplar hepimizin ayrı ayrı var zaten. Kendimden örnek verecek olursam ben Hedonistic Noise çok seviyordum. Onun dışında...
Ata: Kum bizi çok etkiliyor.
Tuan: Evet, Kum'u bayağı beğeniyoruz.
Oğuz: Bayağı dinliyoruz. Bayağı etkiledi bence. Hem bizim müziğimizi, hem de başka müzisyenleri de etkiledi. Onun dışında Hedonistic Noise, Kilink, Drunk High Jinks... Kafa olarak bir noktada yakın olabileceğimiz gruplar.
Tuan: Müzik olarak da öyle.
(Emir'e) Sen hiç konuşmuyorsun.
Emir: Bunların hepsini dendenliyorum ya (gülüşmeler), aslında çok farklı şeyler değil, benzer şeyler düşünüyoruz ve ekstra farklı bir grup düşündüm... Müzik olarak herhalde en yakın olanlar bunlar. Birebir aynı diyemeyiz ama müzisyenlik ve kafa olarak biraz benziyoruz.
Ata: The Raws.
Oğuz: Cemiyette Pişiyorum.
Tuan: The Raws'u nasıl söylemem. Bu arada iki önceki soruda The Raws'u da eklemek istiyorum, bence Türkiye'deki en iyi punk grubu, direkt.
Yavaştan bitiriyorum, dinleyicilere ve okurlara söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Tuan: 30 Mart'ta konser var, gelin, çok eğleneceğiz.
Oğuz: Sonra albüm çıkaracağız, onu da dinleyin. Bayağı eğlenceli olacak. Bir de, inandığınız şeyi yapın, kimseyi dinlemeyin, cringe iseniz bile; embrace the cringe. Cringe ile bir olun ve yapın. Bir şey yapın ve yayınlayın.
Tuan: Cringe'liğe bir konu daha, gençlere tavsiye, kendim dâhil. Ben de gencim. Cringe olduğunu düşünüp tribe girip o işi sürekli onun üzerine düşünüp daha kötü yapacağınıza dümdüz cringe yapın, kendiniz olun. Bir şeyde kendiniz olduğunuz zaman cringe olmuyor ama onun üzerine çok düşünüp, değiştirmeye başlayıp, "acaba insanlar ne der, nasıl düşünür?" diye düşünmeye başladığınız zaman cringe oluyor çünkü zaten başka insanlar için yaşamıyorsunuz.
Oğuz: Bir de ne yaparsan yap kendini saklayamayacaksın, o yüzden kendin ol.
Ata: Hayatınızda kaygıya yer vermeyin. Kim olduğunuzla ilgili kaygı duymayın.
(uzun sessizlik)
Emir: 30 Mart'ta konser var.
Oğuz: Etkilendiğimiz müzisyenlere Oasis'i de ekleyelim. Şu an böyle özgüven konuşması yapınca aklıma direkt Oasis geldi.
Tuan: Oasis, Blur de ekle.
Ata: Gorillaz.
(Gülüşmeler)
Bir Gorillaz tarzında Zaman şarkısı duymak isteriz.
Tuan: Oğuz zaten prodüksiyon işine de atıldı hafiften. Zaten gruptaki herkes DAW kullanmayı biliyor, ben hariç. Herkes bir şeyler yapıyor. Ben kaydetmeyi biliyorum, DAW üzerinde çok bir şeylerle uğraşmıyorum, çünkü hani, kolum kırık.
Oğuz: Senin için yapalım.
Tuan: Bir de benim için yapan var. Ben biraz şeyim, her işten biraz bileceğime iyi bildiğim işi iyi yapayım, çünkü zaten benim yerime başkaları başka şeyleri iyi biliyor. Zaten o insanlarla beraber çalışıyoruz yani. Prodüksiyon çok iyi yapan arkadaşım var zaten. Ben prodüksiyon çalışıp kendi yaptığım işe ara vereceğime kendi yaptığım işi daha iyi yapayım, arkadaşım zaten sürekli prodüksiyonda gelişiyor; ben de ona yardımcı oluyorum, o da bana. Aslında önemli olan doğru insanlarla kolektif bilinci yakalamak çünkü ülke şartlarında sadece ekonomik değil kültürel olarak da bir şeyleri yapmak çok zor ve yalnız kalınca da insan çok sıkıntı yaşıyor ve bir şeyler paylaşabildiğin insanlar olması güzel. Çünkü müzik aslında yapmak için yapılan bir şey değil, duygularla alakalı olduğu için doğru kişilerle doğru duyguları paylaşmak iyidir. Sevgi çok güzel bir şey. Bulantı albümünü aşağıdaki bağlantıdan dinleyebilirsiniz!
Instagram: @wearezaman
コメント