Merhabalar!
Fark ettiğiniz üzere çok aktif olamadım okul başladığından beri. Sınav haftam başladı, derslerin ağırlığı altında eziliyorum. Bu satırları da otobüste devam etmek üzere dershaneden yazıyorum.
Geçen hafta, yani bitkisel hayata geçmeden önce, Oktoberfest vardı. Ben gidemedim, ama Ekin, Alara ve Hayat gittiler çünkü Yaşlı Amca çıkıyordu. Uzun zamandır dinlememiştim Yaşlı Amca, Oktoberfest’te çalacaklarını da duyunca eski şarkılarına döndüm ve kendi çapımda bir nostalji yaşadım.
Oktoberfest’ten hemen sonra bir baktım Yaşlı Amca albüm çıkarıyor! Algıda seçicilik mi, tatlı bir tesadüf mü bilemeyeceğim, ama nasıl sevindiğimi anlatamam. Son albümlerinden bu yana iki yıl geçti ve ben yeni bir şeylere aç kaldım. Belki buraya yazmaya başladıktan sonra ortaya çıktı bu his, hep yeni bir şeyler arıyorum. Yeni bir grup, yeni bir albüm, yeni bir genre… ne olursa tamamım, yeter ki orijinal olsun.
Yani buradan Ekin’e, Alara’ya ve Hayat’a teşekkür ederim. Aklıma bir kurt düşürdünüz, ilk türkçe rock değerlendirme yazıma konu çıktı.
Albüm çıktıktan sonraki gün de Ali’yle konuşuyorduk, ona da müjdeyi verdim “Yaşlı Amca albüm çıkarmış!” diye. “Hani nerede, dinleyelim.” diyince gaza geldim ben de, trigonometri çalışmayı bıraktım beraber şarkıları dinledik.
Öncelikle, albüm BİR HARİKA. Benden bunu çok sık duyamazsınız, ama gerçekten çok beğendim. Ama çok yani. Kocaman beğendim.
Başından sonuna uğraşılmış bir albüm. Melodiden tutun sözlerine her şeyiyle bir bütün, ve her detayı üstüne düşünülmüş. Artık her şeyde olduğu gibi, müzik endüstrisinde de çok hızlı tüketiliyor her şey. Bu işler de arz-talep meselesi olunca süreç hızlanıyor: üretimi, reklamı, çıkışı, dinlenişi. Detaylara önem veren sanatçı olsa da farkına bile varamıyoruz. Bu albümün piyasada son zamanlarda çıkmış albümlerden farkı o bence, “şeytan ayrıntıda gizli”.
Ya bir de, biliyorum olayın müzikal boyutunda olmam gerekiyor, ama ben albüm kapaklarına çok takılıyorum abi. Yani bir albüm kapağı güzel olsun, o türü dinlemesem bile gider bir bakarım. Çok alakasız belki ama sanat her yerde sanat. O da albümün bir parçası sonuçta; bir fikre, bir düşünceye, bir duyguya göre tasarlanmış. O da hem sanatçıyı hem de yapılan işi yansıtıyor. Belki de bu yüzden bu kadar önem veriyorum.
Albümün kapak tasarımı çok hoş. Ütopik bir havası var, küçükken okuduğum Asteriks ve Oburiks çizgi romanlarımın içinde gibi hissettirdi bana. Sanırım en sevdiğim albüm kapağı bu. Bir de “Yaşlı Amca” albümü. Grili-bulutlu olan var ya hani. Onunla da bir zıtlık var sanki, o daha distopik geliyor bana. Çelişkiler üzerine kuruyorum zevklerimi fark etmeden.
Albüm introlarına başlangıç noktası oldukları için ayrı bir zaafım var galiba. Tadı bir ayrı oluyor. Bu albüme de bir intro parçasıyla başlıyoruz. Yavaş bir başlangıçla albüme alıştırıyor bizi.
Hemen arkasından “Hep de Yorgun Olmasa” geliyor. Başı çok hoş, bir de Intro’yla bağlantılı gibimsi. Birinin sonu diğerinin başına karışıyor ve birleşiyorlar. Gitar yumuşacık, çok saf.
“Dik Dik”le devam. Başındaki bass çok hoşuma gitti. Gitar da biraz sertleşiyor, ritim de hızlanıyor. Biraz daha çarpıcı bir havası var, dikkat çekiyor. Sonlara doğru parçaya tatlı bir kaos hakim oluyor.
“Son Göz Ağrım” biraz daha sakinliyor, yavaşlıyor. Gitar yine yumuşak. Sonlara doğru yine biraz kaotikleşiyor, vokallerle parça seviye atlıyor. Var ya, bunu çok düşünüyorum. Birkaç kanal vokal ne kadar değiştiriyor bir parçayı. Komple bambaşka bir hava katabiliyor, takip mekanizmasını kırabiliyor, en başta verdiği duyguyu yıkıp sıfırdan başka bir şey yaratabiliyor.
“Öyle Biri Değil” tam konserlik bence. Binlerce insanı (kendim de dahil olmak üzere) bunu söylerken ve telefonun flaşıyla iki yana sallanırken görebiliyorum. Gitarın sonlara doğru bir solosu var, çok karizma. Bir de şarkı boyunca ritim yavaşlıyor, hızlanıyor, gitar bir şeyler yapıyor… dinlemesi çok zevkli.
“Vazgeçer Gölgeler”in sözleri dikkatimi çekti. Melodisi biraz funky, o da var, ama sözler çok enteresan.
Niteliksizsin,
Edepsizsin biraz
Obsesifsin,
Olmamışsın
Doymamışsın
Homo sapien sen yangınsın
(Yangınsın)
Niye bu kadar bana kızgınsın?
(Kızgınsın)
Homo sapien sen yangınsın
(Yangınsın)
Niye bu kadar bana kızgınsın?
(Kızgınsın)
“Dağ Kekiği” daha yumuşak, daha hafif. Pazar sabahı kahvaltısı tadında bir şarkı. Ya da vapurda simit-çay havasında. İkisi de olur.
“Eymir (Elektrik)”te gitar-söz diyaloğu var sanki. Eymir gezilecek, görülecek yer demekmiş bu arada (Genel kültür desen var.).
“İç Güveysi” gitarı diyip susardım ama beğendiğim şeyler üzerine konuşmak gibi bir hobim var. Bunu konserde dinlemem şart. Ne zaman bilmiyorum, ama o başındaki gitarı benim canlı duymam lazım. Bass da gitarı tamamlıyor. Sözleri bana Mavi Sakal’ı hatırlattı. Hatta spesifik olarak Kan Kokusu albümünü. Gitar daha sert, ritim daha sert ve hızlı.
Ve albümü “Hep de Yorgun (Extended)” ile bitiriyoruz. (Burada bitirdiğimize ağlıyoruz biraz, ama hemen kendimizi toparlıyoruz çünkü şarkıları indirdik. Yarın sabah metroda da dinleyeceğiz!) Bu şarkıya bir de extended version güzel olmuş, biraz daha tadına varabildim dinlerken. Gitarı da bir daha dinlemiş oldum, güzel oldu.
En sevdiğim parçaya gelecek olursak… yok. İlk defa bu kadar kararsız kaldım bir albüm favorimde, bu yüzden veto hakkımı kullanıyorum. Hepsini o kadar çok sevdim ki, karar veremedim. Belki albümü 10-15 kere daha dinlersem iki-üç favori seçebilirim. Ama şimdilik hepsi çocuğum gibi, seçemiyorum. (Şarkıları nasıl sahiplendim ama.)
Linki hemen şuraya bırakıyorum. Umarım çok yakında bir konser olur ve boğazımız acıyana kadar bu şarkıları söyleriz:))
Comments